-Tebriklerde 5 kelimeden fazla yazılmazmış.- sözlerini okurken gülümsedim ve Ünal'ı güneşli bir günde yağ lekesini andıran küçük gölgesine zihnindeki bir düğümü çözmek istercesine bakarken gördüm.
İzmir'den İstanbul Üniversitesine geldiği günlerde tanışmıştık.
İzmir'den İstanbul Üniversitesine geldiği günlerde tanışmıştık.

Ünal Tekinalp
-Tebriklerde 5 kelimeden fazla yazılmazmış.- sözlerini okurken gülümsedim ve Ünal'ı güneşli bir günde yağ lekesini andıran küçük gölgesine zihnindeki bir düğümü çözmek istercesine bakarken gördüm.
İzmir'den İstanbul Üniversitesine geldiği günlerde tanışmıştık.
Yeditepe'deydik. Sevimli, cıvıl cıvıl bir çocuktu. Boyu,-şu kadar-dı. Elinden tutup kardeşimi gezdirir gibi,"Şurası Gülhane parkı, şurası hayvanat bahçesi, şurası Topkapı sarayı, şurası Beyazıt kulesi, şurası Yerebatan, şurası Köprü..."diyerek gezdirmek isteğini duyuyordum. Hüsamettin Bozok'a, bana, daha başkalarına, -abi- diyordu. İzmir'de geçen çocukluğumun birkaç yılında yaptıklarımı anlatırdım Ünal'a. "Eşrefpaşada otururduk. Tek odada dört kişiydik. Babam işsizdi. Karnımızı teyzemlerde doyururduk. Boğaz tokluğuna bir kundura tamircisinin yanında sicimleri mumlar, köseleleri ortadan kesilmiş bir gaz tenekesinin içindeki kahverengi suya batırır, çiriş kutusunu karıştırır, eğri çivileri düzeltirdim. Evimizin bitişiğinde yedi-sekiz mahalleden gelen çocukların oyun oynadıkları büyük bir arsa vardı. Yaşlı adamlar, kadınlar,gürültü yapıyor diye ikide bir pencerelerden sarkar, kapılarının önüne çıkar,-çocukları-kovalarlardı. Susarlar, gider gibi yaparlar, adamlar, kadınlar ortalıktan kaybolunca geriye dönerlerdi. Abiler,akşamları mızıka çalar, çam ağaçlarının dibine çömelerek sevgililerinden söz ederlerdi heyecanla. Mağaza'lardan birine girmiştim .İlaçlanmış kuru incirleri yaldızlı kağıtlara sarıyordum. Dudaklarım çatlardı. Ellerim yapış yapış olurdu. İncire ,incir demenin ayıp olduğunu o zaman öğrenmiştim. Delikanlıların külhanbey ‘i sayılabilmeleri için mutlaka küçük bir yara almaları gerektiğini anlatmışlardı. Yazın şemsiyeyle dolaşan bir kadın görünce ağzım bir karış açık kalmıştı. Şemsiye kışın, yağmurlu havalarda kullanılmaz mıydı? Bahri Baba parkına çift kanatlı -tırtır-bir uçak düşmüştü. Asılı kaldığı büyük ağacı,çimenliğin üzerindeki pudralı kırağıyı hatırlıyorum... "
Ünal Tekinalp, hüzünlenirdi. İzmir'in bilmediğim yanlarını, bilmediğim özelliklerini anlatırdı. Yahudi mahallelerini, Aile Evlerindeki hayatı sergilerdi. Küçük yüzü simsiyah, sık bir sakalla kaplıydı. Tıraş olduğu zamanlarda bile benim üç günlük sakalımdan fazla bir esmerlik kalırdı yüzünde. Dişleri bembeyazdı. Cigara içmiyordu. Uzun, kıvrık kirpiklerinin güzelleştirdiği iri ve anlamlı gözlerinde utangaç bakışlar kıvılcımlanırdı. Saygılıydı .Bir kapıdan en arkada çıkardı. Yeditepe'de hikayaler yazıyorduk.Toplumcu gerçekçiliğin bütün edebiyatı kuşattığı o dönemde kişiliğine ve dünya görüşüne uygun bir görüşün,-bireyciliğin-pesindeydi. Gününü gün etmek istiyen, olanaklar arayan, dans salonlarında, evlerde düzenlenen eğlencelerde, seks partilerinde.-Bu partiler yeni yeni veriliyordu ve ilgi çekiyor, dedikoduları gazetelere bile yansıyordu. Amerikan filmlerinin etkisi büyüktü bu yeni yaşantının benimsenişinde Hayatın derinlerindeki zevk kaynaklarına inmek isteyen Burjuva gençliğinin serüvenlerini seçmişti. Yetenekliydi. Sıcak bir anlatımı vardı. Vatan gazetesinde yayınlanan uzun bir hikayesi ilgi çekmişti.
Hikayeciliği bilmediğim bir nedenden ötürü bırakıverdi. Canım sıkıldı. Görseydim soracaktım ama göremedim.. Yüreğindeki yazarlık ateşi küçükmüş demek ki.
Bütün gücünü Üniversitede bir kariyer yapmak için harcadığını öğrendim.Eh,bilim adamı olmak da iyiydi.
Birkaç yıl önce görüştüğümüzde,"Doçentim."demişti.
Lütfi Koran P.Yd.Sb.Okµlu ll.Bl.No.1533 Ankara
Kartın arkasına uzunlamasına şunları yazmıştı. (Sevgili kardeşim Orhan... -Y.K,Karaosmanotlu, R.Halit Karay gibi üç sözcükten meydana gelen adların etkisi altındaydım. Benimki de üç sözcüklü olursa hemen üne erişirim inancındaydım. Bu nedenle Muzaffer Buyrukçu'nun ortasına bir Orhan adı yerleştirdim...
Yeni yorum ekle